Настройки: Разшири Стесни | Уголеми Умали | Потъмни | Стандартни
İSA
İÇIN GÖMLEK
web
Gece yarısından sonra,
kukumav kuşlarının ava çıktığı saatlerde
ve hayalet gibi parladığında yamaçlardaki otlar,
göğün kara anaforundan iner İsa:
ve başlar,
bedenini ısıtmak için,
bir gömlek diye yakarmaya.
Sesi
boş kadehin başında
bir başına ağlayan
ayyaşınki kadar usul, bitkin ve acılıdır.
Bir meyhanedir yeryüzü.
Kadim bir liman meyhanesi
bir deniz feneridir hac ise,
nicedir sönük, nicedir dilsiz.
Bana doğru uzatıyor sağ elini İsa
ve yıldızları görüyorum
çividen kalan o yaman yaranın arasından.
Boynuz gibi saplanmış ay, kurumuş kanatlarına bulutların-
usulca dağılıyorlar pare pare
pörsümüş dökülüyorlar yere.
Tanrım, Tanrım...
İhtiyarlamış bu dünya. Kayıtsız ve soğuk,
hiç başkaldırı düşünmeden, açıveriyor kapıları art
arda
yoluyor yolu boyunca
kendi ormanlarını...
Kelebekleri un ufak öğütüyor bu dünya,
sonra da bir imansızın gömütünde
arayacaktır güzelliği...
Tanrım,
nicedir taşlanmış duruyor
bir zamanlar
dünyayı doyuran balıklarının havyarı.
Güzel olan ne varsa kemirmiş sıçanlar
kırıntı bile bırakmaksızın geriye
ve gittikçe daha aç,
daha vahşi
daraltmaktalar adım adım
etrafıma ördükleri çemberi.
Zırhım yok.Savunmasızım.
Rüzgardan daha yoksulum ben.
Gitme Tanrım! Ne olursun gitme!
Al- bu son gömleğim! Isıtmayacaktır
beni,
ama fazlam değildi...
Bağrışımdan sağırlaşmış,
geldiği gibi yok oluyor yavaşça
hiçliğin dipsizliğine çöküyor İsa
ve hiç, hiç inmemiş gibi adeta...
Yaralı bir kuş gibi
iniyor yere beyaz gömleğim.
Sessiz,
hüzünlü bekliyorum sıçanları.
Biliyorum çok korkunç
ve korkunç acılar çekeceğim.
Yeryüzündeki son günümde ağlayabilirim diye
korkuyorum, Tanrım...
1984
© Yordan Krıçmarov
© Kadriye Cesur,
Bulgarcadan çeviren
=============================
© E-magazine LiterNet, 25.07.2009, № 7 (116)
|